Söz uçar, yazı kalır.
“Bugüne kadar yaşanmış afetlerden geriye kalan bilgi ve deneyimler ancak yazıya geçirilenlerdir. Afetler bize çok şey öğretiyor, lakin biz unutkan bir milletiz ve öğrendiklerimizi çok çabuk unutup eski yanlışlarımızı tekrarlıyoruz. Yazmayı ve okumayı seven bir millet de değiliz. Bu nedenle tarih boyunca yaşadığımız afetlerden edindiğimiz deneyimler günümüze taşınıp, bir bilgi birikimine dönüşememiştir. Özellikle tarihte yaşadığımız biyolojik afetlerle ilgili neredeyse hiçbir kayıt bulunmamaktadır. Var olanlarda günümüz alfabesinde değildir.
Yediklerimizden sindire bildiklerimiz
Öğrendiklerimizden hatırlaya bildiklerimiz işimize yarar.
Günümüzde, yaşam biçimlerinde meydana gelen köklü değişiklikler, nüfus artışı, sahillere ve ormanlık alanlara yoğun yerleşim alanları kurulması, hızlı ve çarpık kentleşme, yanlış tarım uygulamaları, çevresel kirlilik, ekolojik dengenin bozulması, antibiyotiklerin aşırı şekilde ve yanlış kullanımı biyolojik afetlere zemin hazırlamıştır. Tarihte eşi görülmemiş bir hız içersinde her yıl yeni hastalıklar görülmeye başlamıştır.
Bulaşıcı hastalıklar günümüzde geçmiştekinden çok daha hızlı bir şekilde dünyanın her yerine yayılmaktadır. Her yıl 3 milyardan fazla insanın hava yoluyla seyahat ettiği tahmin edilmektedir; bu durum bulaşıcı hastalık ajanlarının hızlı bir şekilde uluslararası ve kıtalararası yayılmasına neden olmaktadır. Yani dünyanın herhangi bir yerindeki bir biyolojik afet, salgın veya epidemi başka bir ülke için sadece birkaç saat uzaklıktaki kaçınılmaz bir tehlikedir.
Salgınların günümüzde artık gizli tutulamayacağı aşikârdır. Hükümetler, ticaret, seyahat ve turizm alanlarında meydana gelecek aksamalar yüzünden ekonomilerinin zarar görmemesi için salgınları bildirmek istemezler. Ancak söylenti ve şüphe gerçeklerden daha yıkıcıdır. Güven, şeffaflık vasıtasıyla inşa edilir ve güven sağlık ve kalkınma alanlarında uluslar arası işbirliğinin kurulması için şarttır.
Bulaşıcı hastalıklar günümüzde hem daha hızlı yayılmakta hem de daha hızlı bir şekilde ortaya çıkmaya başlamışlardır. 1970’li yıllardan beri, benzeri görülmemiş şekilde her yıl bir veya daha fazla sayıda yeni hastalık tespit edilmiştir. Şu anda bir nesil öncesinde bilinmeyen yaklaşık olarak 40 hastalık mevcuttur.
Biyolojik afet tehlikesine karşı evrensel olarak ne kadar da savunmasız olduğumuz Covid-19 pandemisinde bir kez daha anlaşılınca; daha güvenli bir Dünya için küresel dayanışma kaçınılmaz hale gelmiştir. Dünyadaki en fakir ve en küçük ülke güvende olmadıktan sonra, en zengin ve en güçlü ülke de güvende olmayacaktır.
Güvenli bir Dünya için; gereken bilgi, teknoloji ve materyallerin, virüs ve diğer laboratuar numunelerinin açık paylaşımı zorunludur. Eğer teşhis araçları, aşılar, ilaçlar ve imkânlar sadece zenginler için kullanılırsa; küresel halk sağlığı güvenliği için verilmiş olan savaş kaybedilecektir.
Hiçbir ülke, (ne kadar yetkin, zengin veya teknolojik bakımdan ilerde olursa olsun) tek başına tüm halk sağlığı tehditlerini engelleyemez, tespit edemez veya yanıt veremez. Ortaya çıkan tehditler ulusal bakış açısıyla görülmeyebilir, uygun risk yönetimi için küresel bir analiz gerekir ve uluslar arası düzeyde etkili bir koordinasyona ihtiyaç vardır.
Günümüzün ulaşım kolaylığı ve yoğunluğu nedeniyle ülkelerin sınırlarındaki geleneksel kontrol yöntemleri, artık bir hastalık etkeninin veya vektörün ülkeye girişine karşı etkili bir koruma sağlayamamaktadır.
Şüphesiz ki, bir ülke erken uyarı ve yanıt sistemini kurmaz ve etkili bir şekilde işleterek biyolojik afet tehlike ve risklerini tespit edip gerekli önlemleri almaz ise ve salgın durumunda salgını iyi yönetmez ise; pandeminin ortaya çıkışına yol açarak tüm ülkelerin bundan zarar görmesine neden olacaktır.
Biyolojik afetler, etkilenen bölgelerin çok daha ötesindeki alanlarda, sosyal ve ekonomik sıkıntılara, ticaretin ve üretimin aksamasına neden olmaktadır. Başka bir deyişle savunmasızlık artık evrenseldir. Bu nedenle bir bulaşıcı hastalık vakasını erkenden tespit etmek ve uluslararası bir tehdit haline gelmeden önce kaynağında durdurmak stratejik ve kritik hedef haline gelmiştir. Bu yapılmadığı takdirde biyolojik afetler, ekonomik ve politik istikrarsızlığa, ticaret, turizm, mal ve hizmetlerde aksamalara hatta uzaması ve tekrarlaması durumunda demografik yapıda bozulmalara neden olabilir.
Biyolojik afetler, ülkede tüm eğitim, ticaret, üretim, turizm, spor ve dini kurumların kapatılmasına ve sosyal yaşamın olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Biyolojik afetler nedeniyle yakınlarını kaybetmiş olmanın verdiği acı, aile ve toplum için etkileri ölçülemeyecek duygusal çöküntüye, sosyal ve psikolojik problemlere sebep olabilmektedir. Salgın seyrinin tahmininin güç olması, belirsizlik ortamı, korku ve kaygı gibi psikolojik etkenler yaşanan sosyal sorunların daha da artmasına neden olmaktadır.
Biyolojik afetler rutin sağlık hizmetlerinin aksamasına veya durma noktasına gelmesine de sebep olmaktadır. Biyolojik afetlerden en çok etkilenen gruplardan biri de sağlık çalışanlarıdır. 2003 yılında görülen SARS’ın çok sayıda sağlık çalışanını enfekte ettiği, vakalarının yaklaşık yarısının sağlık çalışanlarından oluştuğu ve çoğunun hastane kaynaklı olduğu bildirilmiştir. Biyolojik afetlerin, sağlık çalışanları üzerindeki diğer olumsuz etkileri; bulaş korkusu, ekonomik kayıp, yaşam tarzındaki değişiklikler, meslektaşlarının hastalığa yakalanması, aile ve kişisel güvenlik endişesi ve sosyal ilişkilerin bozulmasıdır. Bu ve benzeri etkiler nedeniyle sağlık çalışanlarının verimliliği ve motivasyonu düşmekte, sağlık hizmetlerinin yeterli şekilde sunumu zorlaşmaktadır.
Biyolojik Afetler ve Yönetimi Kitabı; kendi sağlıklarını toplumun sağlığı için feda edebilen, riskli ve stresli mesleklerini fedakârca ve kesintisiz şekilde yürüten sağlık personelinin ve afetlerde görev alan tüm çalışanların, biyolojik afetler konusunda güncel ve bilimsel eğitiminin gerçekleştirilmesine katkı sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.
Bu kitap, aynı zamanda kıtaları aşıp büyük afetlere yol açma ihtimali olan bulaşıcı hastalık etkenlerinin; gelecekte ülkemizde ve dünyada oluşturabileceği biyolojik afetlere dikkat çekmek, biyolojik afetlerin toplumda oluşturacağı hasarı en aza indirilmek ve gerekli önlemlerin alınmasına katkıda bulunmayı da amaçlamıştır.
Ülkemizde biyolojik afetler ve yönetimi konusunda yeterli Türkçe kaynak bulunmamaktadır. Bu kitap, bu alandaki eksikliği gidermeye yönelik olarak hazırlanmıştır. Zira afet yönetimi ve biyolojik afetler; üniversitelerin tıp, hemşirelik ve sağlık yönetimi bölümlerinde hem lisans düzeyinde hem de lisansüstü düzeyde okutulmaktadır ve okutulmalıdır. Ayrıca sağlık çalışanlarının hizmet içi eğitimlerinde verilmesi gereken temel bilgiler de bu kitabın içeriği paralelinde olmalıdır.
Kitabın amacına ulaşması, eğitime ve bilime katkı sağlaması ve akademik camiaya hayırlı olması dileğiyle,
Afet yönetimi ordusunun tüm neferlerine hayırlı, sağlıklı, mutlu ve uzun ömürler temenni ederim.
Selam ve saygılarımla…
Uz. Dr. Turgut ŞAHİNÖZ